Dinibilgiler.gen.tr Online Web Sayfasına Hoşgeldiniz. Hayırlı gezintiler dileriz. |
Bize bu imkanı veren Yüce Allah(cc)'a hamd, Alemlerin efendisi
Hz.Muhammed (sav)'e, onun aile ve ashabına salat ve selam olsun !
Bütün peygamberlere ve Allah dostlarına da selam olsun !
Bütün mü'min kardeşlerimizede selam olsun !
|
|
|
|
Kâbe Nedir |
Dinibilgiler.gen.tr - Kâbe Nedir
Mekke şehrinde Mescid-i Haram'ın ortasında
yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 12 m. boyunda ve 11 m. genişliğinde taştan yapılmıs dört köşe
bir bina. Haccın sebebi ve bütün müslümanların kıblegâhı olan Kâbe, yeryüzünde yapılmış olan
ilk mukaddes mabettir. Buna Beytullah ve Beyt-i Atik de denir Kur'an-ı Kerim'de;
"İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke'de bulunan mübarek ve alemler için
hidayet kaynağı olan Kabe'dir" (Al-i İmran, 3/96) buyurulur.
Hz. Peygamber,
Ashab-ı Kiramdan Ebu Zer (r.a)'in sorularına cevap olarak yeryüzünde ilk inşa edilen
mescidirı "Mescid-i Haram", ikinci inşa edilenin"Mescid-i
Aksa" olduğunu ve bu ikisi arasında kırk yıl süre bulunduğunu beyan buyurmuştur
(Buhârî, Enbiyâ. 10).
Yukarıdaki ayet ve hadis-i şerif, yeryüzünde yapılan ilk mescidin
Kâbe olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kur'an-ı Kerim'de Kâbe'yi
inşa edenin Hz. İbrahim ile oğlu İsmail olduğu bildirilir.
Bu iki peygamberin Hicaz
bölgesine intikali şöyle olmuştur. Hz. İbrahim Filistin yöresinde peygamberlik görevini
yürütürken, ilk eşi Sâre ile sonradan evlendiği Hacer arasındaki duygusal rekabet ve
kıskançlık sonucunda Hz. Hacer'i başka bir yöreye yerleştirmesi gerekti. Hz. İbrahim,
Hacer'i ve süt emmekte olan küçük çocukları İsmail (a.s)'i alarak şimdiki Zemzem kuyusunun
bulunduğu yere getirdi. Henüz Mekke şehri ve o yörede insan yoktu. Bir kırba su ve bir miktar
yiyecekle onları orada bırakıp, Filistin'e dönmek isteyince; Hz. Hacer, bu hicretin Allah'ın
emri ile olup olmadığını sordu. Hz. İbrahim; vahiyle bıraktığını söyleyince Hacer; "Allah
kulunu zayi etmez, gidebilirsin" diyerek tevekkül ve teslimiyet gösterdi. Bir kadın ve
kucağında süt emen, bebek yaştaki çocuk, çölün ortasında, insanın bulunmadığı bir yörede
yalnız kalıyordu.
İbrahim (a.s) oradan ayrılırken şöyle dua etmişti: "Ey
Rabbimiz! Soyumdan bazılarını, muharrem ve mukaddes evinin yanındaki çorak vadiye, namaz
kılmaları için yerleştirdim. Rabbimiz! insanların kalblerini onlara meylet. Onları meyvelerle
rızıklandır ki, Şükretsinler" (İbrahim, 14/37).
Hz. Hacer, Safa ile Merve
tepesi arasında su aramak için gidip gelirken, Cenâb-ı Hakk'ın bir ikramı olarak, oğlu
İsmail'in bulunduğu yerden su kaynamağa başlamıştı. Bunu gören Hz. Hacer, suyun akıp
gitmesini önlemek için set yapıyor ve suya "zem zem (dur, dur)" diye sesleniyordu. Kısa süre
sonra kuşların hareketinden suyun varlığını anlayan seyahat hâlindeki Cürhümî kabilesi, yolunu
değiştirerek oraya gelmiş, Hz. Hacer onlara su almaları için izin verirken, onlar da Hacer'in
ve çocuğun gıda ihtiyacını üstlenmişlerdi. İşte buraya yerleşen Cürhümîler Mekke şehrinin ilk
kurucuları ve ilk halkını teşkil etmişlerdir (bk. ez-Zebîdî, Tecrid-i Sarih, Terc. Kamil
Miras, Ankara 1984, VI, 13 vd.)
Hz. İbrahim zaman zaman Hicaz'a gelmiş, oğlu İsmail
büyüyünce, birlikte Kâbe-i Muazzama'yı inşa etmişlerdir. Kur'an-ı Kerîm'de
olay şöyle anlatılır:
"Bir zaman Biz, İbrahim'e Kâbe'nin yerini gösterip
şöyle vahyettik: Bana hiç bu şeyi ortak koşma. Evim olan Kâbe'yi tavaf edenler, civarında
oturanlar, rükû edenler ve secdeye varanlar için temizle" (el-Hac,
22/26).
Kâbe inşa edilirken Hz. İsmail çevreden taş taşır, Hz. İbrahim de Kâbe'nin
duvarlarını örerdi. Duvarlar yükselip yerden erişilmez olunca Hz. İsmail halen "Makam-ı
İbrahim" adı ile ziyaret edilen taşı getirdi. Hz. İbrahim bu taşı iskele olarak kullandı. Ebû
Kubeys dağından getirilen ve "Hacer-i Esved (siyah taş)" adı verilen taş da, tavafa başlama
yerine işaret olmak üzere, halen bulunduğu köşeye yerleştirildi. Mabed'in duvarları
yükselince, Hz. İbrahim ve İsmail şöyle dua ettiler:
"Ey Rabbimiz! Bunu bizden
kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen çok iyi işiten ve çok iyi bilensin. Rabbimiz! İkimizi de sana
teslim olan kıl. Soyumuzdan da Sana teslim olan bir ümmet meydana getir. Bize ibadetimizin
yollarını göster. Tövbemizi kabul et. Şüphesiz Sen, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet
edensin. Ey Rabbimiz! Soyumuzdan vücuda getireceğin İslâm ümmetine kendi içlerinden bir
Peygamber gönder ki, onlara Sen'in ayetlerini okusun, kitabını, hikmetini öğretsin, onları
günahlardan temizlesin. Şüphesiz Sen, her şeye galipsin, hüküm ve hikmet sahibisin"
(el-Bakara, 2/127-129).
Hz. İbrahim'in duası kabul olmuş, Cenâb-ı Hak O'nun soyundan
Hz. Muhammed'i son peygamber olarak göndermiştir. Hz. Peygamber'in bu duayı
kastederek; "Ben, babam İbrahim'in duasına ve kardeşim İsa'nın müjdesine,
annemin de rüyasına mazhar olmuşumdur" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 127, 128, V,
262) buyurduğu nakledilir.
Diğer yandan İbn Ucre (r.a)'nin rivayet ettiği bir hadiste;
İslâm ümmetinin bütün namazlarda, "tahiyyât" ve "Allahümme salli-bârik" dualarını okuyarak,
Hz. İbrahim'e ve nesline hayır-duada bulunmalarının, Hz. İbrahim'in bu eski duasına karşı
bir teşekkür niteliğinde olduğu belirtilmiştir (ez-Zebîdî, a.g.e., VI, 18,
19).
Kâbe'yi ilk inşa edenin Hz. Âdem (a.s) olduğu, Hz. İbrahim'in ise oğlu İsmail
ile birlikte Nuh tufanından sonra aynı temeller üzerinde onu ikinci defa inşa ettikleri de
nakledilmiştir (ez-Zebidi, a.g.e, VI, 13).
Kâbenin inşası bittikten sonra, Allah
tarafından Hz. İbrahim'e bütün insanları haccetmek üzere davet etmesi emredilmiştir.
"İnsanları hacca davet et ki gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeşitli
vasıtalarla sana varsınlar" (el-Hacc, 22/27).
Hz. İbrahim Ebû Kubeys dağına
çıkıp dört bir yana seslenerek Allah'ın Kâbe'yi hacc ve ziyaret etmeyi insanlara farz
kıldığını bildirdi (ez-Zebidi, a.g.e, VI, 20, 21).
Hz. İbrahim bu ilânı yaptıktan sonra
Cebrail aleyhisselâm gelerek, kendisine "Safâ" ile "Merve"yi ve Harem-i Şerif'in sınırlarını
göstermiş, ayırıcı alâmet olmak üzere de birer taş dikmesini önermişti. Daha sonra hac
menâsikini (gerekli bilgilerini) öğreterek, ihramlı bir şekilde Mina'ya ve yollarda "tehlîl"
ve "telbiye" getirilerek Arafat'a varıldı. Vakfe'den sonra Müzdelife'ye, oradan da Mina'ya
getirdi, kurban kestirdi ve şeytan taşlama (remyu cimâr) yaptırdı. Kısaca haccın bütün
menâsikini öğretti. Haccın bu usul ve erkânı, Hicaz halkına Peygamber olarak gönderilen İsmail
(a.s) tarafından da ümmetine öğretildi. Daha sonra İshak peygamber Mekke'ye gelerek, büyük
kardeşi Hz. İsmail ile birlikte hac yaptı.
Bundan sonra yakın ve uzak beldelerden
ziyaretçiler Hicaz'a gelerek Beytullah'ı ziyarete başladılar. İslâm'dan önceki dönemlerde
Yemenlilerin ve bazı İran (Fürs) hükümdarlarının Kâ'be-i Muazzama'yı ziyaret ettikleri,
hatta Hz. Peygamber'in dedesi Abdulmuttalib Zemzem kuyusunu temizletirken çıkarılan iki tane
altın geyik heykelinin İran (Fürs) kurbanlarından olduğu nakledilmiştir (ez-Zebîdî, a.g.e, VI,
21).
Kâbe, o tarihten günümüze kadar bir çok defa tamir görmüştür. Nitekim Hz.
Peygamberin büyük dedesi Kusay zamanında tamir edilen Kâbe, Hz. Peygamberin gençliğinde de
Kureyş tarafından tamir edilmiş bu arada Hacer-i Esved'i yerine koyma hususunda aralarında
ihtilaf çıkmış ve bu şeref Hz. Peygamber'e nasip olmuştur.
Daha sonra Abdullah b.
Zübeyr zamanında, Emevî hükümdarlarından Abdülmelik zamanında tamir edilen Kâbe Osmanlı
sultanları I. Ahmed ve IV. Murat zamanlarında da tamir edilmiştir. Osmanlı sultanlarından
sonra Suud hükümeti de Kâbe'nin bakım ve tamiriyle ilgilenmektedir.
İlk zamanlar Kâbe
ile ilgili görevler İsmail (a.s) tarafından yürütülmüştür. Ardından onun oğluna geçmiş, sonra
Cürhümîlere ve daha sonraları çeşitli kabilelere geçerek sık sık el değiştirdikten sonra bu
vazifeleri nihayet Kureyş kabilesi üstlenmiştir. Hatta önceleri Kâbe civarında ev yapmak
saygısızlık sayılırdı. Kâbe bakımı Kureyş'e geçtikten sonra bu anlayış yıkılmış ve Kusay
tarafından Kâbe civarı ilk defa kabilelere göre parsellenerek evler
yaptırılmıştır.
Böylece Hz. Peygamber'in dedelerinden Kusay zamanında Mekke ilk defa
şehir olarak medenî bir hüviyete bürünmüş oldu. Şüphesiz Kâbe'nin çevresinde insanların
bulunması daha eskilere dayanır. Ancak tavaf alanı dışında kalan kısımların parsellenerek
mahallelerin oluşturulması Kusay zamanında gerçekleşmiştir.
İslâmiyetten önce Mekke
şehir devletinin görev üniteleri Kâbe ile ilgili vazifeleri şöyle sıralayabiliriz:
1.
Sidânet: Kâbe'nin perdedarlığı, anahtar koruyuculuğu ile hâciblik görevi idi. Bu görevi
yürütmek en büyük şeref sayılırdı (bk. Hicâbe).
2. Şikâyet: Mekke'ye gelen hacılara
tatlı su sağlama ve Zemzem kuyusu ile ilgilenme görevi idi.
3. Ridâne: Mekke'ye gelen
hacıların fakirlerine yemek ikrâm etmek, onları barındırıp ağırlamak görevi idi.
Bir de
Mekke emirliğine bağlı bazı görevler vardı ki bunlar da Kâbe ile ilgili görevlerle iç içe ele
alınmaktadır. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
1. Ukâb (Kıyâde): Savaşlarda bu adla
anılan sancağı taşıma görevi olup ya görevlendirilen veya bunu korumakla yükümlü olan kişi
taşırdı.
2. Nedve: Bir nevi toplantı yeri idi; savaş, barış, düğün vb. önemli her
mesele burada görüşülür, karara bağlanırdı. Buraya herkes değil, aile gruplarının kırk
yaşından büyük olan başkanları katılırdı. Bu toplantı yeri ilk defa Kureyşli Kusay tarafından
yaptırılmıştır. Tavaf alanının yakınında onun evinin bir kısmı olup, Dârü'n-Nedve olarak
anılıyordu. Dârü'n-Nedve Mekkelilerin parlamentosu idi.
3. Sefâret: Elçilik
görevi.
4. Taşınacak eşyalara müsaade verme görevi.
5. Savaş araçlarını koruma
görevi.
6. Putların önünde fal oklarını çekme görevi.
7. Zemzem kuyusunun
temizlenmesi ve tekrar hizmete sunuluşu.
Kâbe'nin doğudaki köşesine "Rükn-i Hacer-i
Esved" veya "Rükn-i Şarkî", batı köşesine "Rükn-i Şâmî", güney köşesine "Rükn-i Yemânî", kuzey
köşesine de "Rükn-i Irakî" denir.
Kâbe'nin kuzeybatı duvarı (Rükn-i Irakî ile Rükn-i
Şâmî arası)nın karşısındaki zeminden 1 m. kadar yüksek ve 1,5 m. kalınlığındaki yarım daire
şeklindeki duvara "Hatîm" denir. Bu duvar ile Beytullah arasındaki boşluğa "Hicr-i Kâbe,
Hicr-i İsmail veya Hatîra" adı verilir.
Hz. İbrahim'in yaptığı Kâbe binasına bu kısım
da dahildi.
Hz. Muhammed (s.a.s.)'in peygamber olarak gönderilmesinden beş yıl kadar
önce Kureyş kabilesi tarafından Kâbe tamir edilirken malzeme yetmediği için bu kısım dışarıda
bırakılmıştır. Kâbe'ye dahil olduğu için tavafın bu duvarın dışından yapılması vacip
görülmüştür. Hz. Hacer'le, oğlu Hz. İsmail'in "Hicr" mevkiine defnedildiği rivayet edilir
(bk. ez-Zebîdî, a.g.e, VI, 17-20).
Kâbe'nin üzerine yağan yağmur sularının aktığı oluk
(Mi'zab-ı Kâbe) "Altın Oluk" diye bilinir.
Kâbe'nin kapısı, binanın kuzeydoğusunda
Rükn-i Hacer'i Esved ile Rükn-i Irakî arasında zeminden iki
metre kadar yüksekliktedir. Duvarın kapı ile Hacer-i Esved arasında kalan kısmına
"Mültezem" denir. Kâbe'nin etrafını çevreleyen ve içerisinde namaz kılınan
kısma Mescid-i Haram denir. Yeryüzünde bulunan en faziletli mescid Mescid-i
Haram'dır.
Kaynak: Şâmil İA
|
|
|
|
|