Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir." (el-Bakara, 185).
Herşeye varmak için bir yol vardır. Cennetin yolu dini bilgilerdir. [Hadis-i Şerif]
Hizmet Nimettir
|
Dinibilgiler.gen.tr Online Web Sayfasına Hoşgeldiniz. Hayırlı gezintiler dileriz. |
Bize bu imkanı veren Yüce Allah(cc)'a hamd, Alemlerin efendisi
Hz.Muhammed (sav)'e, onun aile ve ashabına salat ve selam olsun !
Bütün peygamberlere ve Allah dostlarına da selam olsun !
Bütün mü'min kardeşlerimizede selam olsun !
|
|
|
|
Peygamberimizin Medineye Hicretleri Ve Oradaki Bazı
Çalışmaları |
Dinibilgiler.gen.tr - Peygamberimizin Medineye Hicretleri Ve Oradaki Bazı
Çalışmaları
Peygamberliğin on dördüncü yılı idi. Mekke'deki müslümanlar Medine'ye hicret
etmişlerdi. Mekke şehrinde yalnız Hazret-i Peygamber ile aile halkı ve Hazret-i Ebû Bekir ile
Hazret-i Ali kalmışlardı.
Müslümanların böyle Medine'ye gidip orada bir kuvvet meydana
getirmeleri, Mekke'deki gayrimüslimleri düşündürüyordu. Darü'n-Nedve denilen bir binada
toplandılar. Müslümanların en büyük düşmanı olan Ebû Cehil adındaki şahsın sözüne uydular.
Hazret-i Peygamberi öldürmeye karar verdiler. Her kabileden bir şahıs ayrılarak geceleyin
Hazret-i Peygamberin evini kuşattılar. Uyumasını bekliyorlardı, onu
öldüreceklerdi.
İşte o gece, Cibril-i Emîn geldi, durumu Hazret-i Peygambere bildirdi
ve Medine'ye hicret için kendisine izin verildiğini söyledi. Hazret-i Peygamber kendi
yatağına Hazret-i Ali'yi yatırdı. Yerden bir avuç toprak alıp dışarda bekleyen müşriklerin
üzerlerine saçtı. Hiç birisi görmeksizin aralarından çıkıp gitti. O gece bir yerde kaldı.
Gündüzün öğle vakti Hazret-i Ebû Bekir'in evine gitti ve beraberce hicret edeceklerini
müjdeledi.
Rebiülevvel ayının ilk günleri idi. Peygamber Efendimiz Hazret-i Ebû Bekir
ile geceleyin Mekke'den çıktılar. Mekke'ye bir saatlik uzaklıkta bulunan "Sevr" dağına
gittiler. Orada "Athal" denilen bir mağarada saklandılar. O gece orada kaldılar. Mekke
müşrikleri durumu öğrenince, Hazret-i Peygamberin peşine düştüler. Her tarafı yokladılar. Öyle
ki, bu mağaranın yanına bile geldiler. Fakat mağaranın kapısına örümcekler hemen ağlarını
örmüş, güvercinler de oracıkta yuva kurmuşlardı. Orada kimsenin bulunamayacağını anlayarak
geri döndüler. Bu bir mucize idi.
Sonra Peygamber Efendimiz muhterem arkadaşı ile
mağaradan çıktı. Daha önce, Abdullah ibni Ureykıt adında biri aracılığı ile hazırlanmış
oldukları iki deveden birine Hazret-i Peygamber ile Hazret-i Ebû Bekir, diğerine de Hazret-i
Ebû Bekir'in oğlu Abdullah ile "Âmir ibni Füheyre" binerek Medine tarafına yöneldiler. Yolda
birçok üstün haller meydana geldi.
Hazret-i Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)
Efendimizin Mekke'den çıkmış olduğunu öğrenen müşrikler, Peygamberi ve arkadaşı Ebû Bekir'i
yakalayıp getirecek kimselere yüz deve vereceklerini ilân etmişlerdi. Bunu almak için Benî
Müdliç aşiretinden "Süraka" adında birisi Peygamberimizin arkasına düştü. Kudeyd denilen yerde
Peygamberimize yetişti. Fakat atının ayakları dizlerine kadar yere battı. Bundan davranışının
kötü olduğunu anladı. Peygamberimizden güvenlik sözü istedi ve onu peygamberden aldı, bu
şekilde kurtuldu. Mekke'nin Fethinde de İslâmiyeti kabul etti.
Benî Eslem kabilesinde
"Büreydetü'bnü'l-Huseyb" adındaki biri de, yetmiş kadar atlı ile Hazret-i Peygamberi
yakalatmak sevdasına düştü. Fakat Hazret-i Peygambere yetişince, fikrini değiştirdi. Kalbinde
iman parlamaya başladı, beyaz sarığını çözdü: "Ey Allah'ın Resulü! Sizin böyle bayraksız
yürümenize gönlüm razı olmuyor; izin veriniz de, alemdarınız (sancaktarınız) olmak şerefine
kavuşayım," dedi ve aldığı izin üzerine, sarığını kargısının ucuna bağladı. Medine'ye bir
saat uzaklıkta olan "Kuba" köyüne kadar Peygamberin yanından ayrılmadı. İslâmın ilk bayrağı bu
mübarek sarıktır.
Peygamberimizin Medine'ye varacağını Medineliler işitmişti. Her
sabah Medine dışına çıkar, sıcaklar basıncaya kadar beklerlerdi. Bir pazartesi günü, Hazret-i
Peygamber ile mağara arkadaşı Ebû Bekir'in gelmekte oldukları görüldü. Hemen karşılamaya
koştular ve Kuba köyünde onlarla buluştular.
Peygamber Efendimiz Kuba'da üç gün kaldı
ve meşhur Kuba mescidini yaptırdı. İslâmda yapılan ilk mescid budur. Sonra Hazret-i Ali
arkadan yetişip Kuba'da Hazret-i Peygamberle buluştu. Ashab-ı kiramdan meşhur "Selman-ı
Farisî" de Kuba'ya gelip İslâm dinini kabul etti.
Peygamber Efendimiz, Rebiülevvel
ayının on altısına raslayan bir cuma günü idi ki, sabahleyin müslümanlardan yüz kişi ile
Kuba'dan ayrılıp medine'ye yürüdüler. Yolda "Ranuna" denilen derenin üst tarafına indiler.
Peygamber Efendimiz orada çok açık ve güzel hutbe okuyup cuma namazını kıldırdı. Hazret-i
Peygamberin ilk kıldırdığı cuma namazı budur.
Peygamber Efendimiz, o gün Medine'ye
şeref verdiler. O gün müslümanlar için bayram olmuştu. Her ağızdan: "Ya Resûlallah" Hoş
geldiniz," sesleri yükseliyordu. Her yüzde bir neşe ve sevinç parlıyordu. Güzel şiirler
okunuyordu. Ensar-ı kiramdan her biri: "Ya Resûlallah! Benim evimi şereflendir," diye
yalvarıyordu. Fakat Peygamber Efendimiz, hiç birinin gönlü kalmasın diye: "Devemi bırakınız,
Yüce Allah tarafından görevlendirildiği tarafa gidiyor. Bakalım nerede duracak!" buyurdu. Deve
de önce "Malik ibni Neccar"ın evi önündeki boş arsada çöktü. Sonra kalkıp Beni Neccar'dan
"Halid Ebû Eyyüb El-Ensarî'nin evinin önünde çöktü. Oradan da kalkıp yine eski yerine dönerek
orada durdu. Peygamber Efendimiz: "İnşallah konağımız burasıdır," diyerek Hazret-i Halid'in
evine şereflendirdi. Yedi ay o evde oturdu.
Ensar-ı kiram (Medineli ashab), her gün
peygamberi ziyaret ederek nöbetle yemek getirir ve hizmette bulunurlardı. O süre içinde, adı
geçen boş arsa on miskal altına satın alınarak üzerinde bir mescid bina edildi. Bugün imarına
pek büyük önem verilerek yapılmış olan Mescid-i Nebevi (Peygamberin Mescidi) işte aslen bu
mübarek mesciddir. Bunun çevresinde yapılmış olan hücreler (odalar) tamamlanınca Peygamber
Efendimiz bunlara taşındı. Mekke'de kalmış olan mü'minlerin annesi Hazret-i Sevde ile
Peygamberimizin diğer aileleri Medine'ye getirildi. Artık Medine-i Münevvere bu mübarek
mü'minlerin ikinci yurdu olmuştu.
Müslümanlar tarafından kubul edilen "Hicrî Tarih",
Peygamber Efendimizin Medine'ye hicret ettikleri yılın Muharrem ayından başlar. Bu tarihten
itibaren müslümanlar için pek parlak bir ilerleme ve açılma devresi başlamış
oldu.
Mescid-i Nebevi (Peygamberin Mescidi) yapıldıktan sonra, ashab-ı kiram toplanıp
beş vakit namazı cemaatla kılmaya başlamışlardı. Fakat namaz vakitlerini ilân edip bildirmek
gerekiyordu. Başka milletlerin ibadete çağrı için boru öttürmek, çan çalmak, yüksek bir yerde
ateş yakmak gibi kabul etmiş oldukları anlamsız işaretler İslâmiyete yakışmazdı. Bir aralık
Hazret-i Ömer'in teklifi ile: "Essalâte Camiaten (topluca namaza)" diye seslenildi. Sonra
Ensar-ı kiramdan Abdullah ibni Zeyd'e rüyasında bildiğimiz şekilde ezan öğretildi. Hazret-i
Ömer de böyle bir rüya gördü. Peygamber Efendimiz bunu işitince: "İnşaallah bu rüya hakdır,
namaza böyle çağrılmalıdır," diye emretti. Sonra bu rüya, Allah'ın vahyi ile de
sağlamlaştırıldı. Artık namaz vakitleri bu şekilde ilân edilir oldu.
Yeryüzünda namaz
vakitleri değişik saat ve zamanlara rast geldiği için, hiç bir saat yoktur ki, orada,
Muhammedi Ezan okunmasın. Bu şekilde Yüce Allah'ın birliği ve büyüklüğü, Peygamberimizin
elçiliği, namazın kurtuluşa sebeb olduğu bütün insanlık âlemine yüksek bir sesle ilân edilmiş
oluyor.
Peygamber Efendimiz ilk müezzini Bilâl Habeşî'dir. Ebu Mahzure Samure İle Amr
ibni Ümmi Mektüm ve Sa'dü'l-Karaz da Peygamberimizin müezzinlerindendir. (Radıyallahu Teâlâ
anhüm).
|
|
|
|
|