Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir." (el-Bakara, 185).
Herşeye varmak için bir yol vardır. Cennetin yolu dini bilgilerdir. [Hadis-i Şerif]
Hizmet Nimettir
|
Dinibilgiler.gen.tr Online Web Sayfasına Hoşgeldiniz. Hayırlı gezintiler dileriz. |
Bize bu imkanı veren Yüce Allah(cc)'a hamd, Alemlerin efendisi
Hz.Muhammed (sav)'e, onun aile ve ashabına salat ve selam olsun !
Bütün peygamberlere ve Allah dostlarına da selam olsun !
Bütün mü'min kardeşlerimizede selam olsun !
|
|
|
|
Hudeybiye Antlaşması Ve Hayber Savaşı |
Dinibilgiler.gen.tr - Hudeybiye Antlaşması Ve Hayber Savaşı
Hicretin altıncı yılı
idi. Peygamber Efendimiz Beytullah'ı ziyaret için Zilkade ayının başında bin beş yüz kadar
ashabla Medine'den çıktı, Mekke'ye yöneldi. Maksadları savaş olmadığı için, müslümanlar
yanlarına mükemmel savaş aletleri almayıp yalnız birer kılıç kuşanmışlardı.
Mekke
müşrikleri, Hazret-i Peygamberin Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktığını haber alınca, bir
ordu halinde Mekke'den çıkmış ve engel olmaya karar vermişlerdi. Hazret-i Peygamber onlara
Hazret-i Osman'ı gönderdi. Maksadlarının savaş değil bir Umre ziyareti olduğunu bildirdi.
Fakat onlar yine razı olmadılar.
Mes'ud Sakafî'nin oğlu Urve, yolda Peygamber
Efendimize rast gelerek müslümanların davranışlarına dikkat etmişti. Müslümanların Hazret-i
Peygamber etrafında pervane gibi dolaştıklarını, bütün emirlerini hemen yerine getirdiklerini,
huzurlarında son derece edeble hareket ederek yavaşça konuştuklarını, peygamber abdest alırken
serpilen damlaları alıp yüzlerine ve gözlerine sürdüklerini görmüştü.
Urve Mekkelilerin
yanına gidince; "Ey cemaat! Ben Kayserin, Kisra ile Necaşî'nin divanlarında bulundum. Birçok
hükümdarlarla görüştüm. Vallahi ben, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında
arkadaşlarının yaptığı hürmet ve itaatin bir benzerini görmedim. Bunlar öyle kolay kolay
dağılacak bir toplum değil!" diyerek kendilerini uzlaşmaya götürmek istedi. Mekkeliler,
Arabların en güzel söz söyleyeni olan Amr oğlu "Süheyl"i Peygamberin huzuruna gönderdiler.
Sonunda on sene müddetle sulh karar verildi. Buna "Hudeybiye Musalahası (Barış Andlaşması)"
denir.
Hudeybiye Barış Andlaşması sırasında, Hazret-i Osman'ın Mekke'de şehid
edildiğine dair bir heber yayıldı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz bir ağacın altına oturdu.
Bütün müslümanlar toplandı. Ölünceye kadar direnip savaştan kaçmayacaklarına dair Peygambere
söz verdiler. Buna "Bey'atü'l-Rıdvan" denilmiştir. Çünkü böyle söz verip, bey'at eden
müslümanlardan Yüce Allah razı olduğunu Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmiştir.
Fakat
Hazret-i Osman hakkındaki bu haberin doğru olmadığı anlaşıldı. Düşmanlar, müslümanların bu
kararını duyunca korktular. Hazret-i Osman'ı serbest bıraktılar. Sulh andlaşması imzalandı.
Hazret-i Peygamber ile ashab-ı kiram kurbanlarını keserek Medine'ye
döndüler.
Hudeybiye Musalahasının (Barış Andlaşmasının) başlıca şartları
şunlardır:
1) Müslümanlarla karşı taraf arasında on sene savaş olmayacak iki
tarafın hiç biri diğerinin malına ve canına el atmayacak. 2) Müslümanlar bu yıl
Beytullah'ı ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek yıl üç günden fazla olmamak üzere
Mekke'ye gelip Beytullah'ı ziyaret edecekler. Bu üç gün içinde Mekkeliler şehir dışına
çıkacaklar. 3) Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa, geri döndürülmeyecek, fakat
onlardan müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek 4) Müslümanlardan Hac, Umre ve
ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları güven altında olacak. Kureyş tarafından
Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve
malları güven altında bulunacak. 5) Kureyş'den başka diğer kabileler isterlerse
müslümanların, isterlerse Kureyş'in koruması altına girebilecek. Bu anlaşma üzerine, Huza'a
kabilesi müslümanların ve Beni Bekr kabilesi de Kureyş'in koruması altına
girdiler.
Hudeybiye Andlaşmasının önemi İslâm tarihinde pek büyüktür. Bunun çok
yararları görülmüştür. Bu, büyük bir başarı demekti. Fakat önceden bunu bilen sadece Peygamber
Efendimiz olmuştur.
Bu yararların bir kısmı şunlardır:
1) Ashab-ı kiram
savaş için hazırlanmışlardı, silâhları noksandı. Düşman ise son derece hazırlıklı idi. Bu
durumda âdete göre savaş yapılması uygun değildi. Bu andlaşma ile böyle bir savaş önlenmiş
oldu. 2) Müslümanlar çok iyi bir şekilde eğitilmiş oldukları için, belki de
düşmanlarına üstün geleceklerdi; fakat kesin bir gerek olmadığı halde savaş ile Mekke'ye
girmek, Kabe'ye saygısızlık olacaktı. Bununla beraber Mekke'de kalıp da İslâm olduklarını
saklayan bazı müslümanlar da çiğnenmiş olabilirdi. Bu anlaşma böyle işlere engel olmuştu.
3) Mekkeliler, Medine'de kurulan İslâm hükümetini o zamana kadar tanımıyorlardı. Bu
andlaşma ile müslümanlar kendi devletlerini onlara tanıtmış oldular. 4) Müslümanlar bu
andlaşma sebebiyle Kureyş'in saldırısından emin olarak başka düşmanları ile uğraşmaya zaman
kazandılar. Başka yerlerde fetihlerde bulundular. 5) Bu andlaşma ile birçok kabile
müslümanlarla serbestçe görüşerek İslâmın yüksekliğini anlamış oldular. İslâmiyeti kabul
edenlerin sayısı birden bire çoğaldı. Sonuç bakımından Hudeybiye Andlaşması açık bir
zaferdi.
Hayber Savaşına gelince: Bu da hicretin yedinci yılında olmuştur. Şöyle ki:
Hayber, Medine'nin Şam yönünde dört günlük uzaklıkta bulunan bir şehirdi. Çevresinde birçok
kaleler, hurmalıklar ve tarlalar vardı. Bu ülkede Yahudi'ler oturuyordu. Birçok İslâm
düşmanları da bunlara katılıyordu. Bunlar müslümanlar için bir tehlike
oluyordu.
Hicretin yedinci yılı muharrem ayında Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi
ve sellem) Hazretleri dört yüz piyade ve iki yüz süvari ile burasını kuşattı.
İslâm
ordusunun Hayber'e ulaşması geceye rastlamıştı. Fakat bir kavmi ansızın habersiz bir şekilde
basmak Peygamberimizin âdetleri değildi. Sabaha kadar beklenildi. Sabahleyin kuşatma başladı.
Hayber kaleleri çok sağlamdı. İslâm sancağı her gün ashabdan büyük bir zata teslim ediliyordu.
Fakat kesin sonuç alınamıyordu. Sonra bir gece Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Yarın İslâm
sancağını öyle bir kimseye teslim edeceğim ki, o devamlı olarak düşmana saldırır, asla geri
çekilmez. O, Allah'ı ve onun Peygamberini sever; Allah ve onun peygamberi de, onu sever.
Allah onun elleri ile fetih (zafer) verecektir."
Ertesi gün Hazret-i Ali Medine'den
gelip orduya yetişti. Göz ağrısından rahatsız olduğu için geri kalmıştı. Peygamber Efendimiz
İslâm sancağını Hazret-i Ali'ye verdi. O da, hemen Kamus kalesi üzerine yürüyüp önünde
sancağı dikti. Birçok Yahudi ile mübaredezede (açık çarpışmada) bulundu ve hepsini öldürdü.
Sonunda Kamus kalesini ele geçirdi. Diğer kaleler de birer birer ele geçirildi.
Hayber
arazisi Devlet Hazinesine bırakıldı. Halkı da , bu araziyi ekip gelirinin yarısını Hazineye
vermek üzere yerlerinde bırakıldı.
O tarihe kadar İslâm ordusunda, yalnız Reislere ait
olmak üzere bir sancak bulunurdu. Hayber savaşında ise, askerlere de bayraklar
verilmişti.
Hayber savaşında müslümanlar on beş şehid vermişti. Düşmanın kaybı da
doksan üç kişi idi.
Hayber savaşından sonra, Haris kızı Zeyneb ismindeki bir Yahudi
kadın, peygamberimize hediye diye kızartılmış bir koyun ikram etti. Peygamber Efendimiz bundan
bir lokma alır almaz: "Bu zehirlidir, sakın yemeyiniz!" buyurdu. Sonra mübarek omuzları
arasından kan aldırdı. Bu kadını da kendisi için cezalandırmayıp bağışladı. Fakat Bera oğlu
Bişr adındaki sahabi, yediği zehirli lokma yüzünden hemen öldü. Zeyheb de suçunu itiraf
ettiğinde, Bişr'in varislerinin isteği üzerine Zeyneb kısas cezası ile öldürüldü. İşlediği
cinayetin cezasını çekti.
|
|
|
|
|